CanDost
  MiLLi iKTiSaT 1
 

MİLLİ KALKINMA VE MİLLİ İKTİSAT

MİLLİ KALKINMA

Temel meselemiz

Türkiye'nin bugün karşısında bulunduğu mesele sanayileşme meselesidir. Milletimiz tercihini yapmış, kararını vermiştir. Bu karar; çok kısa zamanda bağımsız bir sanayi ülkesi olmak, büyük milliyetçi Türkiye'yi kurmaktır. Milletimizin en büyük özlemi, iktisaden kuvvetli, gelişmiş, kalkınmış bir Türkiye olmaktır. Milliyetçi idare, iktisadi kalkınmayı bilen, bunda tercihlerini yapabilen bir idaredir. Milletimizin bir kaç yan reform tedbirleriyle kalkınması mümkün değildir. Kalkınma, sanayiye ve sanayileşmeye dayanan bir harekettir. Bugün ülkemizin kısa zamanda sanayileşmesini gerçekleştirecek bir reform ve program hareketini görmemekteyiz. İçinde bulunduğumuz çağda milli sanayini kuramamış bir ülkenin yaşayabilmesi, bağımsızlığını devam ettirebilmesi mümkün değildir. Dünyanın büyük dev iktisatları en yeni teknolojiyi, en yeni sanayi tesisleri kurarken, bizim yerimizde saymamız, yarınımız için tehlike arz etmektedir. Milletimiz, tarihin her devrinde büyük millet olduğu için, bugün de haklı olarak büyümek istemektedir. Milletimizin iktisadi büyüme özlemini gerçekleştirmek kaçınılmaz millî bir görevdir.

Zaman geçmektedir

Partimiz, büyük insan rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak'ın uğurlu elleriyle 1948 yılında kurulmuş ve bugüne kadar memlekete değerli hizmetler yapmıştır. 1948 yılından bugüne kadar geçen dönem içinde, memleketin ana davaları sıhhatli bir çözüme götürülmemiş, artan ihtiyaçlar karşılanamamıştır.

Sorumlu yöneticiler, günlük hayattaki yavaş ve zaruri gelişmeleri, büyük hamleler gibi göstererek, aydınlarımızı, gençlerimizi ve halkımızı oyalamayı başarmışlardır.

İnsanlarımızın yanıltılması belki iktidar sahiplerine çıkar sağlamıştır, ama, milletçe karşı karşıya bulunduğumuz acı gerçeklerde lehimize her hangi bir değişme olmamıştır.

Sorumlu siyasetçiler, yıllardan beri Türkiye'de önemli merhaleler kat edildiğini ileri sürerek bu görüşlerini doğrulamak için rakamlar vermektedirler.

Bizim onlara yönelteceğimiz tek soru; 25 - 50 yıl önce, gelişmiş ülkelerin hayat seviyesi ve gelişme hızlarıyla, Türkiye'nin hayat seviyesi ve gelişme hızı arasındaki açıklık, bugün azalmış mıdır? Yoksa artmış mıdır?

25 - 50 yıl önce gelişmiş ülkeler, uçak hızına, Türkiye ise, atlı araba hızına sahipti. Bugünkü durumda onlar füze, biz ise henüz tren hızına ulaşmış durumdayız: Kısacası gelişmiş ülkelerle aramızdaki mesafe azalmamıştır.

Ülkemiz, milli kalkınmasını gerçekleştirebilecek her türlü vasıtaya sahiptir. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız, insan gücümüz fazlasıyla mevcuttur.

İdareler kararlarını, milletlerin tercihlerine göre vermelidir. Milletimiz, büyümek isteyen, iktisadî kalkınmasının tamamlanmasını arzulayan bir tercih içindedir. Aciz, isabetsiz iktisat siyasetlerinden vazgeçip, ülkemizin ihtiyaçlarına uygun millî bir iktisat siyasetini seçmek zorundayız. Bu iktisat siyaseti, iktisadî bağımsızlığımızı sağlayıp, dışarıya sınai ürünler ihraç edebilecek bir yapıya geçişi gerçekleştirecek bir siyaset olmalıdır. Bunun için sınai yatırımlara öncelik verilmelidir. Sanayi yatırımlar gerçekleştirebilmek için, her türlü tasarrufa öncelik tanınmalı, vatandaşın tasarruf arzusu teşvik edilmelidir. Tasarrufu ve kalkınması milli kaynaklara dayanmayan bir ülke, bağımsızlık iddiasında bulunamaz. Bağımsız bir sanayinin kurulabilmesi için gerekli ilk şart, makina yapım sanayinin kurulmasıdır. Gerçekten bir ülkenin iktisadi bağımsızlığa kavuşabilmesi veya bu bağımsızlığı devam ettirebilmesi, makine yapım sanayini kurabilmesine bağlıdır. Makine yapım sanayi yanında, metalürji sanayine, Petro - Kimya sanayi ve enerji üretim sanayine de önem vermek gerekir. Millî sanayini kuramamış bir ülkenin çağdaş medeniyet seviyesine çıkması mümkün değildir. Oysa büyük Türk Milleti her çağa rengini vermiş ve her çağda medeni olmaya hak kazanmıştır. Bu, onun engin tarihinde büyük kültüründe ve soyunda vardır.

Millî sanayimizin hızla kurulması, istihdam meselemize de çözüm getirecektir. Bugün ülkemizde büyük bir açık ve gizli işsizler ordusu vardır. Ülke nüfusunun büyük bir kısmının işsiz olması, millî barış ve huzurun kurulmasına mani olmaktadır. işsizliği giderecek en önemli yol, millî sanayi kollarının kurulmasıdır. Bu suretle bir çok işyeri meydana gelecek ve buralar fazla nüfusu masedip bunlara çalışma imkanı sağlayacaktır. işsizliği gidermek için sınai tesisler yanında altyapı yatırımlarına da önem verilmelidir. Büyük yolların, kanalizasyonların, limanların, barajların yapımında atıl işgücünden yararlanılmalıdır. Altyapı hizmetlerini (tesislerini) yapamamış bir ülkenin, üst iktisadi yapı yatırımlarını yapması mümkün değildir. Bu itibarla bir yandan gizli ve açık işsizler ordusunu hizmet ordusu haline getirip milli kalkınmamıza katkıda bulunurken, diğer yandan da alım gücüne kavuşan vatandaşlarımız barış içinde yaşama imkânı bulacaklardır. Bugün ülkemizde, açık ve gizli işsizlik bazı mevsimde 10 milyonu bulmaktadır. Bu demektir ki, bazı aylarda ülkemizde 19 milyon insan işsiz kalmaktadır. Bu işsiz insanlar, hizmet ordusu içinde birleştirip, memleketin kalkınması için istihdam etmek, tek millî istihdam politikasıdır.

Milletlerin kalkınması

Milletlerin yükselmeleri, gelişmeleri ve genişlemeleri her şeyden önce onların iç varlıklarının kudretlerine ve varlıklarını devam ettirme şuuruna bağlıdır. Hem kendisi için, hem de insanlık ailesi için faydalı olmak ancak iyilik ve güzelliği, hürriyeti amaç edinmek ve gerçekleştirmekle mümkündür.

Medeniyetler dâimâ daha iyiyi, daha mükemmeli elde etmek ve tabiat kuvvetlerinin tutsaklığından kurtularak onlara hükmetmek istek ve çabasından doğmuştur. Türk Milletini hızla çağlar üzerinden sıçratarak atom ve füza çağına bir an önce ulaştırmak ve ileri milletlerin safına sokmak lazımdır. Bunu sağlayacak kuvvetin kaynağı Türk milliyetçiliği şuuru ve duygusudur. Türk Milletinin kendi benliğini derinden duyması ve kendine dönüş hareketine geçmesidir. Bir milletin kurtuluş ve kalkınmasının ilk şartı iç birlik ve iç güvenliğinin tam olarak kurulmuş olmasıdır. İç birlik ve iç güvenliğe yöneltilecek her türlü bozguncu hareketlere karşı uyanık ve müsarnahasız olmak gerekir.

Türk Milletinin bir an önce içinde bulunduğu perişan durumdan kurtulması için bir takım göstermelik fantezi fikirleri, hareketleri bir tarafa bırakarak ilim ve teknik ilerleme için seferber olunması lâzımdır. Uçaklarını, kamyon ve otobüslerini, vapurları, traktör ve tarım araçlarını, füzelerini, nükleer fabrikalarını, kısacası modern memleketlerin yarı halinde oldukları herşeyi kurması, geliştirmesi zorunludur. Milletlerin birbirlerine karşı kudretlerini ve üstünlüklerini daha modern ve daha faydalı araçlar yapabilme kabiliyetleri bir an önce elde etmesi gereklidir. Bugüne kadar Türkiye'de girişilmiş olan kalkınma teşebbüsleri verimsiz olmuştur. Çünkü yatırımlarda yanlış bir strateji kullanılmıştır. İmkanların üstün kaliteli ilim ve teknik eleman kadrosu yetiştirmek için araştırma laboratuarları kurmak ve ağır sanayi yani, ana sanayi (demir çelik fabrikaları, enerji kaynakları ulaşım tesisleri) kurmak yolunda kullanılması gerekirken böyle yapılmamıştır. Bunun yerine gösterişli binalar inşa ettirmek, içki, gaz, çiklet fabrikaları kurdurmak ve diğer hafif sanayi yolunda kaynakları kullanma hatâsına düşülmüştür.

Sanayileşme bir ilim ve teknoloji işidir. Türk Devletinin çağdaş tohumlar seviyesine çıkartılabilmesi en modern ve en yeni teknolojinin sanayiye uygulanmasıyla mümkündür. Kalkınmış ülkelerle aramızdaki korkunç mesafeyi ancak böylece kısa zamanda kapatabiliriz.

Bunun da tek şartı devlet kadrolarına nemelâzımcı ve bürokrat kimseler ve iktidarlar yerine milliyetçi ve ülkücü aydınlar kadrosunun hâkim olarak olağanüstü bir gayret seferberliğinin başlatılmasıdır. İlme ve ilmi araştırmaya büyük önem verilerek, memleketin ihtiyacı olan ilim adamları ve teknokrat kadrosu tespit edilip mevcut başıbozuk sistem yerine bu hedefe uygun bir eğitim sistemi uygulanmalıdır. Üretimi arttırıcı tatbiki ve araştırıcı bir yönde ilim ve tekniğe ilk plânda yer verilmelidir.

Eğitim sistemi bu açıdan ülke gerçeklerine ve kalkınma hedeflerine göre yeniden düzenlenmelidir. Böyle bir eğitimle yetişecek üretici, araştırmacı uzman kafalar yurt dışına gitme mecburiyetinde bırakılmaksızın; kalkınmamızda baş köşe verilerek lâyık oldukları durum sağlanmalıdır. Beyin sömürü ve ihracı son bulmalıdır.

Özel eğitimle yetiştirilecek milliyetçi, ülkücü, araştırmacı, ilimci "Beyin veya Yönetici Kadro" diyebileceğimiz bu milli elit; yani Ülkücü Aydınlar Kadrosu kalkınmamızın temel harcı olacaktır.

Aksi halde milletin kalkınma, gelişme ve varlığını devam ettirebilmesi mümkün değildir.

 
 
  SİTEMİZ KURULDUĞUNDAN BUYANA 3179 ziyaretçi (6026 klik) GELMİŞ  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol